yağmurda koşmak mı yürümek mi


O çok klişe soruyu yağmurlu bir günde oğluma sordum.

hızlı adımlarla yürüyorduk.

“Oğlum, yağmurda daha az ıslanmak için yürümek mi daha iyidir koşmak mı?

– Tabii yürümek anneciğim

– Neden?

– Koşarsan düşersin, yerler ıslaksa daha çok ıslanırsın, düşüğün için normalden daha yavaş yürümeye başlarsın yani nerden baksan koşmak iyi değildir.

Yürümek lazım.

Brainiac ve MythBusters diledikleri kadar deney yapsınlar, biz çoktan çözdük olayı.

February 10, 2010. anılar, Oğuzdan Hikayeler. Leave a comment.

ilk karnemizi beklerken_pekiyi


Bir önceki yazımızda karne beklerken zamanda atlama konusunu düşünmüştük…

Karnemizi alalı 2 gün oldu, heyecanı korumak için daha notlarını söylemiyorum. merak edin azıcık…

Günlerden perşembe, karne yarın alınacak, öyle işlemiş ki, heyecanı biliyor…Oğuz, diyorum,
– nasıl gelecek karnen, ne bekliyorsun?
– Çok iyi bekliyorum anneciğim
– ya bazı notların zayıf gelirse?
– Anneciğim, bi kere benim zayıf almak gibi bir alışkanlığım yok. karnem çok iyi gelecek…

lafı “aslında senin karne almak gibi bir alışkanlığın da yok” şeklinde uzatmıyorum, zira bu özgüvenle o sıralarda biraz uçuyorum.

Yere konduğumda, “hepsi pekiyi mi gelecek?” diye soruyorum

“Hayır çok iyi gelecek” diyor.

“Oğuz, karnelerde çok iyi diye bir not yok, o pekiyi oluyor…”

ve kelimelerin anlamları üzerine düşünceler başlıyor.

– Peki, pekiyi ne demek, orta demek mi, ben daha iyi bekliyorum notlarımı…

– Pekiyi… Çok iyi demek

– Ama anne, düşününce pekiyi ortaya daha yakın bir anlam taşıyor, neden çok iyi dememişler…

Cevap veremiyorum…

Senelerce hepsi pekiyi karnelerimle (tamam itiraf ediyorum hepsi değil) gurur duyarken aslında pekiyi kelimesinin sadece karnelerde kullandıldığını farkediyorum…

Sahi, neden “Çok iyi” değil de “pekiyi”?..

January 24, 2010. Tags: , , , , . Oğuzdan Hikayeler. Leave a comment.

Oğuz’un “Bilim Kadını” hikayesi üzerine…


Daha doğmadan teyzesi sayesinde bir (1) adet kitabı vardı Oğuzun. “İlk sözlüğüm”. Yapa Yayınevinden.

Ablam göbeğime doğru kelimeleri tek tek okurdu, Oğuz doğdu, biz okuduk. O kalın yapraklı 5 sayfalık kitap yeri geldi Oğuz’un sehpası ya da tepsisi oldu, yeri geldi dişliği… Genel olarak da kucağımızda sakin sakin uykuya sevketmeden önce okuduğumuz kitap.

Başka kitapları da oldu o dönem, kalın yapraklı kitaplar, alt açma masasında vardı, sırtüstü yatıp işlemleri yapılırken kolları yukarıda oyalanmak için oyuncak yerine bu kalın sayfalı kitaplarla oynadı.

Zaman gerçekten çok çabuk geçiyor, o kalın yapraklı kitaplar yerini çoğunluğunu Uçanbalık Yayınevinin kitapları olmak üzere bir sürü ince tek fasiküllük kitaba bıraktı.

(more…)

January 6, 2010. anılar, Oğuzdan Hikayeler. Leave a comment.

Bir bilim kadınının bir günü


Hava Durumu Ölçer

Bilim kadını bir gün yeni icat ettiği “Hava Durumu Ölçer”i ailesine tanıtmak ister. Bu sebeple ailesini çağırır, icadı hakkında ailesine detaylı bilgi verir. Kocası; “Hava durumunu ölçen daha önce icat edilmiş aletler var” der.

Karısı da “Ama bu çok farklı, her şeyi ölçüyor hava durumuyla ilgili” diye cevap verir ve devam eder.

Bu icat, sadece hava sıcaklığını ölçmüyor, hava sıcaklığının değişimlerini de ölçüyor. Kar kalınlığını, kar soğukluğunu da ölçüyor. Ayrıca hava kirliliğini de ölçmesi önemli bir özelliği.

O gün bir kış günüydü. Bu yüzden yeni icadı denemek için hava çok uygundu. Çünkü bütün özelliklerini tanıyabileceklerdi. Bu sebeple yeni icadı dışarı taşırlar.

Ama o da ne! Çalışmıyor!

Bilim kadını kocasından yardım ister. Çünkü kocası bir makine mühendisidir. Beraber sorunun ne olduğunu incelerler. Bakmışlar, iyice baktıktan sonra sorunu anlamışlar. Meğersem sorun çok basitmiş, vidalar birbirine iyi girmediği için vidadan elektrik geçiş sistemi çalışmamış. Bu yüzden makinenin hiçbir yerine elektrik gitmediğinden makine çalışmamış. Hemen vidaları iyice sıkmışlar. Bir daha denemişler, çalıştığını görünce de çok mutlu olmuşlar.

Yeni icatlarının şerefine bir parti yapmışlar. Sonra da çocuk ödevini, anne ve babası da işlerini yapmaya koyulmuşlar.

January 4, 2010. Oğuzdan Hikayeler. 1 comment.