yağmurda koşmak mı yürümek mi


O çok klişe soruyu yağmurlu bir günde oğluma sordum.

hızlı adımlarla yürüyorduk.

“Oğlum, yağmurda daha az ıslanmak için yürümek mi daha iyidir koşmak mı?

– Tabii yürümek anneciğim

– Neden?

– Koşarsan düşersin, yerler ıslaksa daha çok ıslanırsın, düşüğün için normalden daha yavaş yürümeye başlarsın yani nerden baksan koşmak iyi değildir.

Yürümek lazım.

Brainiac ve MythBusters diledikleri kadar deney yapsınlar, biz çoktan çözdük olayı.

February 10, 2010. anılar, Oğuzdan Hikayeler. Leave a comment.

ilk karnemizi beklerken_Zaman


İki haftadır geri sayım yapıyor Oğuz, demek okulda karne ve “tatil” olayı bu kadar güçlü işleniyor.

Daha geçen hafta “gelecek cumanın gelmesini iple çekiyorum” dedi. Sözünü ettiği cuma, tezin enstitüye verilmesi için  son gün. Yani diğer bir deyişle hiç de iple çekmediğim, ne kadar geç gelse o kadar iyi dediğim tarih.

Zamanın göreceliliği burada da kendisini gösterdi, benim yerime beklenen tarihe geri sayımı Oğuz yaptı,

Ama zaman ona göre geçmek bilmedi, bana göre ise hızla yaklaşıyordu.

“gelecek cumanın gelmesini iple çekiyorum” dediği zaman şöyle bir denedim, inanacak mı diye…

-Oğuz, gelecek cuma gelmeyecekmiş, direk sonraki cumaya atlayacakmış zaman. (more…)

January 23, 2010. anılar. 1 comment.

Oğuz’un “Bilim Kadını” hikayesi üzerine…


Daha doğmadan teyzesi sayesinde bir (1) adet kitabı vardı Oğuzun. “İlk sözlüğüm”. Yapa Yayınevinden.

Ablam göbeğime doğru kelimeleri tek tek okurdu, Oğuz doğdu, biz okuduk. O kalın yapraklı 5 sayfalık kitap yeri geldi Oğuz’un sehpası ya da tepsisi oldu, yeri geldi dişliği… Genel olarak da kucağımızda sakin sakin uykuya sevketmeden önce okuduğumuz kitap.

Başka kitapları da oldu o dönem, kalın yapraklı kitaplar, alt açma masasında vardı, sırtüstü yatıp işlemleri yapılırken kolları yukarıda oyalanmak için oyuncak yerine bu kalın sayfalı kitaplarla oynadı.

Zaman gerçekten çok çabuk geçiyor, o kalın yapraklı kitaplar yerini çoğunluğunu Uçanbalık Yayınevinin kitapları olmak üzere bir sürü ince tek fasiküllük kitaba bıraktı.

(more…)

January 6, 2010. anılar, Oğuzdan Hikayeler. Leave a comment.

Yılbaşı dileği – ihtimal konusu


Herkes 2010dan bir şey bekliyor, Oğuz da geri kalacak değil ya…

Bir süre önce piyango bileti almış olduğumuz ve haberlerde sürekli büyük ikramiye ile neler yapılabileceğini duydğu için önce yılbaşının bir an önce gelmesini ve piyangonun bir an önce çıkmasını istiyordu.

Bu işin gerçekte o kadar da basit olmadığını anlatmakta biraz zorlandık. Öyle ya, anne de baba da aslında bu kadar düşük getirisi olan bir yatırıma hayatta para koymazlar, anne ve baba bilet almışsa bir bildikleri vardır.

Milli Piyango’da bize büyük ikramiye çıkma ihtimalinin ne kadar düşük olduğunu en iyi -meşhur- boncuklarımızla anlattık. (Bu boncuklar ayrı bir yazı konusudur, toplama, çıkarma, yemek yeme, yedirme, onluk, birlik, yüzlük  kavramları, montessori boncuklarım)

Bir avuç beyaz boncuk arasında 1 (bir) kırmızı boncuğu gözü kapalı bulabilmek üçümüz için de mümkün olamadı.

Olsun yine de 30 aralık akşamına kadar büyük ikramiyenin bize çıkmasını diledi durdu.

January 4, 2010. anılar. Leave a comment.

Yaşlılık???


Masanın üstünde bir hediye paketi var, içinde babaanneye alınmış bir parfüm ve el kremi, Oğuza söylüyorum:

– dilersen sen de bir hediye yapıp içine koyabilirsin.
– Sen bu hediyeleri niye aldın?
– Yavrum yarın yılbaşı babaanneye parfüm aldım.
– Babaanne o parfümü ne yapacak?
– (Şaşırıyorum) yavrum parfüm ne yapılır???
– Hayır babaanne yaşlı da o bakımdan…

—————–
– Oğlum yaşlılar parfüm kullanamaz mı?
– Kullanır da onun ne işi olacak, ben onu merak ettim.

konuşma Oğuzun “neyse bu konuyu kapatalım artık” demesiyle son buldu.

December 30, 2009. anılar. 2 comments.

4 yaş anıları


Ekim 2007 den bir anekdot. (4.5 yaş)

Oğuza dün kahvaltı sırasında cumartesi Şatıroğluna gideceğımızı söyledim.
(Evin yakınlarındaki bir kasap, oradaki abiyi Oğuz çok seviyor kantarda tartılmak falan hoşuna gidiyor, kıyma makinesi ayrı bir ilgi alanımız ve daha önemlisi karşısında çocuk parkı var)

“Uslu durursan ve hava güzel olursa senin çocuk parkında oynamana izin vereceğiz olur mu yavrum.”

güzel sorumlu bir anne örneği ben var ya ben.:-)

Oğuz ne cevap verse beğenirsiniz.

peki hava kötü olursa ama ben uslu durursam???

Haklı, şartları bilip ona göre hareket etmek gerek.


Aralık 2007

Son havadisimız Oğuzun hastalığı üzerine. ama öyle böyle değil.
Yanı diyeceğim “tatlıymış”, “akıllıymış” Maşallah demiyor birileri olan oğluma oluyor.

41.5 ateşle yanıyor ateş düşürücü verdik ateşi arttıkça artıyor. Mecbur serum takıldı antibiyotik verildi.
tabii bunlar için eline intraket takıldı.

Oğuz başta çok acıyor falan dedi ama sonra intrakete baktı “ya çok ilginç bir şeymiş, pekii ne zaman çıkacak” diye de soruyor.

O günün akşamı tavuk veriyorum salatalık istiyor.
bak dedim senin düzgün beslenmen gerek.
– salatalık faydalı değil mi.
-faydalı ama yeterli değil, senin protein alman gerek
– sütte ve yoğurtta da protein var
– olsun senin hayvansal protein alman gerek.
– ama sütün de proteini var
– olsun senin hayvansal protein alman gerek.
– ama sütün de proteini var
– olsun senin hayvansal protein alman gerek.

(bir kaç tur daha sürüyor, en sonunda annenin sabrı taşıyor.)

– oglum bu tabak bitecek!!!!

Sonuç:
O tabak bitmedi.

December 27, 2009. anılar. Leave a comment.