Oğuz’un “Bilim Kadını” hikayesi üzerine…


Daha doğmadan teyzesi sayesinde bir (1) adet kitabı vardı Oğuzun. “İlk sözlüğüm”. Yapa Yayınevinden.

Ablam göbeğime doğru kelimeleri tek tek okurdu, Oğuz doğdu, biz okuduk. O kalın yapraklı 5 sayfalık kitap yeri geldi Oğuz’un sehpası ya da tepsisi oldu, yeri geldi dişliği… Genel olarak da kucağımızda sakin sakin uykuya sevketmeden önce okuduğumuz kitap.

Başka kitapları da oldu o dönem, kalın yapraklı kitaplar, alt açma masasında vardı, sırtüstü yatıp işlemleri yapılırken kolları yukarıda oyalanmak için oyuncak yerine bu kalın sayfalı kitaplarla oynadı.

Zaman gerçekten çok çabuk geçiyor, o kalın yapraklı kitaplar yerini çoğunluğunu Uçanbalık Yayınevinin kitapları olmak üzere bir sürü ince tek fasiküllük kitaba bıraktı.

Bu arada piyasada çok fazla kitap var. Pek çok olan herşey gibi çocuk kitaplarında da çok güzel örnekler olduğu kadar çok kötü, hayatta Oğuza yüzünü göstermeyeceğim örnekler de var.

Kitap Kriterleri ayrı bir yazı konusu, muhakkak bu sitede yer bulacak. Oyuncak kriteri de öyle.

Ama bu kriterlerin sonucunda Oğuz yetişti. İyi yetişti mi bilemiyorum bunu zaman gösterecek. Ama en çok önemsediğim konulardan biri her tür cinsiyet ayrımından uzak olmasıydı. (Oyuncak seçimi tabii burada önemli bir kriter.) Bunu başardım sanıyorum.

Oğuzun “Bilim Kadınının 1 günü” adlı hikayesi (ki daha önce de yazdığı bazı hikayeler var, onları da zamanı geldikçe aktaracağım) cinsiyet ayrımcılığından ve bu ayrımcılığın çocuklara işlediği değerlerden uzak tutma gayretimin bir sonucu. Bu hikayenin ismi farklıydı, şimdi bu değişimi anlatmak isterim.

Babasına hikayenin kurgusunu anlatıyor “Bilim adamı bir icat yapıyor ama bir sorun oluyor ve kocasından yardım istiyor. ”
Babamız düzeltiyor, bilim adamının kocası olmaz, yani karısı diyecektin sanırım.

“Hayyyır baba, bilim adamı kadın bir kere…”

Sonuç “adam kelimesi unisex bir kelimedir” (Oğuza göre)
“Bilimin cinsiyeti yoktur”

Ama biz genel yargıya uyup “bilim kadını” diye düzelttik ifadeyi “adam”lığı yine maskulen bir ifade olarak bıraktık.
İfadeler tamamen Oğuz’undur, cümle yapılarında da kesinlikle destek alınmamıştır.

Ha desteğim oldu, şöyle, ilk yazdığında ama okuyucu şunu anlamak ister falan şeklinde yönlendirdim, havada kalan cümleler için biraz içerigini doldurması için yönlendirdim o kadar…

Blog ortamına aktarınca paintte çizmiş olduğu şemanın da biraz elden geçmesi gerektiği farkediliyor. Version 1.1 pek yakında.

January 6, 2010. anılar, Oğuzdan Hikayeler.

Leave a Comment

Be the first to comment!

Leave a comment

Trackback URI